Aşk, Sevgi ve Evlilik...
Prens Carles ile Lady Diana evlenirken, gazeteciler
‘birbirinize aşık mısınız?’ diye sorduklarında Charles ‘Aşk ne demekse biz oyuz’
dedi. Bu cevap üzerine gazetelerde, ‘aşkın ne olduğunu bilmiyorlar’ diye
manşetler atıldı. Belki de Prens Charles’in söylediği doğruydu. Yani herkesin
aşkı kendine göre aşktı.
Prens Charles ile Lady Diana’nın evliliklerine ve sonuna
bakınca, beraber aşk oyunu oynadıkları çok aşikar. Belki de bu konudaki şehir efsanesi doğrudur.
Yani “Evlilik aşkı öldürüyordur” Ya da tam tersi; Aşk, iyi bir
ilişkinin içinden doğuyordur. Yani Aşk; bir sebep değil, iyi bir ilişkinin
sonucudur. Belki de “ilk görüşte aşk” dedikleri bir şehir
efsanesidir:) Sonuç olarak Charles'in gerçek aşkının kim olduğunu zaman içinde anlamış olduk:)
Aşkın tanımı tamamen kişiye özeldir. Sizin aşk anlayışınız ile partnerinizinki aynı olmayabilir. Aşk, aşk tanımı kendininkine en yakın olan kişi ile yaşanıyorsa güzeldir!
Bana göre Aşk, iyi bir ilişkinin içiden doğar...İyi bir ilişki yoksa aşk da yoktur.
Peki Aşk’ın bir sonuç olduğunu varsayarsak, başlangıçta
hissettiğimiz nedir?
Beynimiz ile aşık olur, kalbimiz ile severiz.
Aşk, asırlar boyunca duygusal bir olgu olarak kabul edilmiş
ve bu yüzden de sadece filozofların ve şairlerin konusu olmuş, bilim insanları
aşk ile ilgilenmemişlerdir. Fakat günümüzde yapılan araştırmalar göstermiştir
ki aşkın doğasında bilim de vardır. Bilim insanları aşka testosteron, östrojen,
dopamin, serotonin, oksitosin, vazopressin ve endorfin hormonlarının sebep
olduğunu keşfetmişlerdir. Örneğin dopamin hormonu sayesinde, aşkın içinde
kendimizi daha hareketli ve coşkulu hissederiz. Vazopressin hormonu (Sadakat
hormonu) sayesinde ise sevdiceğimize sadık kalırız ve gözümüz ondan başkasını
görmez.
Yani Aşk denilen şey tamamen hormonal bir durumdur. İlk
görüşte aşk ise aslında ilk görüşte şehvettir. Cinsel çekim hissetmediğiniz hiç
kimse ile aşk yaşamanız mümkün değildir. Şehvet aşkı, aşk ise sevgiyi doğurur.
Yazının bu noktasında okumayı bırakın ve şu soruyu sorun kendinize; “çok
iyi seviştiğiniz birine mi aşık olursunuz? yoksa aşık olduğunuz biriyle mi çok
iyi sevişirsiniz?” Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan hesabı:)))
Cevabınızı verdiyseniz okumaya devam edebilirsiniz:)
Yapılan araştırmalar en tutkulu aşkın ömrünün 2 sene 8 ay 25
gün olduğunu göstermiştir. Ondan sonra aşk buhar olup uçar. Çünkü vücudumuzdaki
hormonların seviyeleri değişir. Hormonların değişmesi ise duygusal değil
biyolojik bir durumdur. Yapılan araştırmalar, bu hormonların sürekli olarak
aynı yoğunlukta salgılanmadığını gösterir. Yani hormonların değişince
duyguların da değişir ve aşk biter.
Aslında ben bu noktada şunu daha çok merak ediyorum. Bu
hormon denen kimyasallarımızı kime, ne kadar salgılayacağımıza kim, nasıl karar
veriyor?:) Beynimizi hormonlarımız kontrol ediyorsa, hormonlarımızı kim kontrol
ediyor? Her önümüze gelene aşık olmadığımıza göre bu hormonları yoldan çıkaran
gücü merak ediyorum doğrusu. Bu işin altından Kuantum Fiziği çıkacak ya
neyse…Öğrenirsem anlatırım size de:)
İlişki aşk ile başlar ama mantık ile devam eder. Mantık
içermeyen aşk, bir müddet sonra yok olmaya mahkumdur. Yani aşk tek başına asla
yetmez! Beyninizin ve hormonlarınızın başlattığı bu oyunda son sözü kalp
söyler. Kalbinizin de bu ilişkiyi onaylaması gerekir. Beynimize komutları üst
bilincimiz verir. Kalp ise komutlarını bilinçaltından alır. O yüzden beynimizi
kandırmak kolaydır ama kalp asla bu oyunlara gelmez. Çünkü kalp,
bilinçaltımızdan gelen koşulsuz sevgi ile beslenir.
Aşk geçicidir ama Sevgi sonsuzdur.
Aşk, BEN’liğini kaybetmek
pahasına BİZ olmaktır. Aşk kendinden vazgeçebilmek, Sevgili’de yok
olabilmektir. İlahi aşkta da bu böyledir. Kendini çok fazla kaptırırsan berduş
olursun:) Sevgi ise BEN’liğini koruyarak BİZ olabilmektir. Kendinden
vazgeçmeden, kendine rağmen sevebilmektir. Sevgili’de kendini
ve potansiyelini keşfetmektir.
Aşk “Seni seviyorum; çünkü sana ihtiyacım var” der.
Sevgi ise “Sana ihtiyacım var; çünkü seni seviyorum” der. Aşk,
sevginin tutkulu, saplantılı ve coşkulu halidir. Âşık olan kişinin mantık ve
muhakeme yeteneği devre dışı kalır. Kişi duygularının esiri olduğu için delice
davranışlar sergiler. O yüzden aşk bir nevi deliliktir. Sevgi ise ağırbaşlıdır,
dingin ve sakindir. Birini gerçekten sevmek zaman alır. Şıp diye âşık
olabilirsiniz ama şıp diye sevemezsiniz. Koşulsuz sevgiyi hissetmek için
birlikte iyi ve kötü günü tecrübe etmeniz gerekir. Biri diğerinden daha iyi veya
daha kötü değildir. Sevebilmek ve sevişebilmek (seks ile sevişmek arasındaki
farkı bildiğinizi varsayıyorum) için önce âşık olmak gerekir. Aşk cinselliğin
haz garantisidir. Sevgi ise uzun vadeli huzur ve mutluluk getirir.
Ne aşkın ne de sevginin evlilik ile bir ilgisi yoktur.
Evlilik bir aşk veya peri masalı değildir. İçerisinde aleni, açık vaatler ve
kontratlar barındırır. Evlilik bir sözleşmedir ve bağlayıcı hükümler içerir.
Söz konusu maddelere uyulmadığında, ihlal eden taraf hakkında cezai yaptırımları
vardır. Çiftler, üzerine düşen görevlerini ve sorumluluklarını yerine
getirdikleri sürece evliliklerde pürüz çıkmaz.
Evlilik birbirini seven iki kişinin bir araya gelmesi demek
değil, uzun bir hayat yolculuğunda, birbirinize ne kadar yol arkadaşı olabileceğinizdir.
Evlilik, partnerinizin eksiklerini ne kadar tamamlayabileceğiniz ya da ne
kadarını tolere edebileceğinizdir. Evlenmek için âşık olmanıza gerek yoktur.
Sözleşmeye uygun davrandığınız sürece evlilik akdiniz geçerliliğini
koruyacaktır. Elbette içinizde bu fikre karşı çıkanlarınız olacaktır. “Ben âşık
olduğum ile evlenirim” diyenlerdenseniz size tavsiyem aşıkken evlenmeyin. Aşk
halinizin geçmesini bekleyin. Aşkınızın sevgiye dönüşüp dönüşmediğine bakın ve
öyle evlilik kararı verin. Aşk halindeyken aldığınız kararlar, akıl
melekeleriniz yerine geldikten sonra sizi pişman edebilir. Unutmayın aşk
evliliği yoktur, mantık evliliği vardır.
Eğer istediğiniz Aşk ise öncelikle cesur olmak
zorundasınız. Aşk, şanslı kişilere değil, âşık olabilme cesaretini gösterebilenlere
gelir. Bunun yanı sıra biraz deli, biraz kaçık, biraz da hercai olmanız gerekir
ki aşk acıtınca kolay atlatabilesiniz.
Eğer istediğiniz Sevgi ise naif ve zarif olmak
zorundasınız. Sevginizi akıl ile beslemeli, olgun, asaletli ve erdemli davranmalısınız.
Empati yeteneğinizi geliştirmeli, ben merkezli düşüncelerinizden
vazgeçmelisiniz. Kayıtsız, şartsız ve koşulsuzca sevebilme potansiyelinizi
keşfetmiş olmalısınız.
Eğer istediğiniz Evlilik ise sabırlı, kanaatkâr
ve paylaşımcı olmalısınız. Evliliği, sevgili olma halinden ayıran en önemli
unsur paylaşmaktır. Sevgiliniz ile (en mıç-mıç ilişkide bile) hayatınızın en
fazla %60’ını paylaşırsınız. Ama eşiniz ile hayatınızın %100’ünü paylaşmak
zorundasınız. Evinizi, ailenizi, yatağınızı, banyonuzu, kredi kartlarınızı,
borçlarınızı vs… her şeyinizi paylaşmak durumunda kalırsınız. Hayatınızın ne
kadarını bir başkası ile paylaşmak istediğinize siz karar vereceksiniz.
Hayat sizin, seçim sizin. Hangisini istiyorsanız kaderiniz o
olur. Ne istediğini bilene hayat hep yol gösterir. Önemli olan gerçekten ne
istediğini fark etmek ve sonrasında kararlar alabilmektir. Asıl ihtiyacınız
olanın hangisi olduğuna, size hangisinin iyi geleceğine siz karar vereceksiniz.
Hayata ve Ortak Bilince katkısı olması dileği ile…
Ne Haliniz Varsa Gülün…
Sevgiler…
Yorumlar
Yorum Gönder