Yelkenli ile Yunan Adaları-Samos Adası (Sisam)
10 gün kaldığımız Sakız Adası’ndan ayrılma vaktimiz geldi. Geceden Port Polise gidip çıkış işlemlerimizi yapıp, transitlogumuzu işlettik. Sabah 06:00 da halatlarımızı çözüp, zincirimizi topladık. Önümüzde yaklaşık 11 saatlik bir seyir var.
Hava mis gibi, 15 knot rüzgar kolayımıza… Yani rüzgar arkamızdan geliyor. Önce ana yelkenimizi, sonra ön yelkenimiz cenovayı açıp Ege’nin mavi sularında süzülmeye başladık.
Samos Adası, Kuşadası’nın tam karşısında. Bizim Samos rotamız Yunan karasularından çıkarak, Türk karasularına girip Dilek Boğazından geçmek…
FURNİ’YE GİRMEDİK
Samos’a batı tarafından girmeyi tercih etmedik. ‘’Furni Boğazı’’ denilen bölgede hava genellikle sert esiyor. Çeşme boğazından gelen hava Furni’de sıkışıyor ve 20 knot’lık hava burada 30-35 knotlara çıkıyor. Güneye inen denizciler, bunu bildikleri için, 7-8 mil yolu uzatıp daha güvenli olan Türk sularında seyredip, Dilek geçidini kullanıyorlar.
ATIK VERİLMİYOR
Yelkenciler için bir dip not olarak şunu belirtmek isterim; Yunan adalarında bizdeki gibi tekneler atık vermiyor. Denize bırakılıyor. Marinalarda atık çekmek gibi bir sistem yok. Bizde ise 15 günde bir atık verip mavi karta işletme zorunluluğu var ve cezası çok yüksek. Denizlerimizin temiz tutulması hepimizin arzusu. Ancak 20 metreden küçük teknelerin atıkla denizi ne kadar kirlettiği meçhul. Bir aydan fazladır Yunan karasularındayız, Türk sularından geçerken ‘’sahil güvenlik sorarsa ne deriz?’’ diye düşünmedik değil…
11 saatlik seyirden sonra Dilek geçidine girdik. Sancağımızda Samos, iskelemizde Türkiye ortada bizim Bayrak adası. İki ülke toprağının en yakın olduğu bölge. Yüzerek geçilecek kadar yakın…
ÜNLÜ MATEMATİKÇİ
Biz Samos’un Pythagoreion limanına gideceğiz. Adını ünlü matematikçi ve düşünür Pisagor’dan alan bu bölge Sisam’ın en eski yerleşim bölgesi. Ünlü matematikçi Pisagor burada doğmuş ve yaşamış. Burada bir marina, hemen yanında ise Pythagoreion Port var. Yola çıkmadan önce yaptığımız araştırmalarda, porta bağlanmanın daha doğru olacağını öğrendik. Port, bölgenin merkezinde ve en eğlenceli yerde. Buraya Navily isimli uygulamadan da rezervasyon yaptırabiliyorsunuz. Biz öyle yaptık. Sistem tıkır tıkır işliyor. Herhangi bir problem yaşamadık.
UYANIK COSTAS
Samos Port’u Costas isimli biri işletiyormuş. Belediyeden kiralamış, daha önce 7-10 Euro olan yerin günlüğünü 40-50 Euro’ya çıkartmış. Teknenin feeti 1€. Bizim teknemiz 40 feet olduğu için elektrik ve su dahil günlük 40€ ödedik.
Telsizle 8’inci kanaldan Kostas’a ulaşabilirsiniz. Limanın bazı yerlerinde tonoz var, bazı yerlerinde yok. Kostas sizi tonozsuz yere yanaştıracağı zaman çapa atarak gel diye yönlendiriyor. Bize tonoz halatı vereceğini söyledi. Yedi gün için 280 Euro’yu hemen oracıkta peşin alan Kostas elimize bir anahtar tutuşturdu. Duş, WC ve çamaşır odası içinmiş.
Seyirden geldiğimiz için önce ‘Bizim kızı’ bir güzel yıkadık sonra port polisin yolunu tuttuk ve transitlogumuza Samos'a giriş yaptığımızı işlettik.
Önümüzdeki kafe ve restoranlar burada teknelere daha da yakın, adeta dip dibeyiz. Bunun en iyi tarafı internet sorunumuz olmuyor. Tam karşımızdaki kafenin wifi şifresini öğrendik mi tamam.
Samos yani Sisam
adası tarihe mal olmuş birçok insanın doğduğu adaymış. Ben sadece ünlü
matemetikçi Pisagor’u biliyordum oysa, müziğin ve çağdaş matematik düşüncenin
temellerini atan astronom Aristarchos da buralıymış.
Hera efsanesinin doğduğu yermiş. UNESCO tarafından dünya kültür mirasına ait tarihi eser olarak ilan edilen Hera tapınağı buradaymış.
Filozof Epikouros’un, efsanevi hikâyelerin yazarı Ezop’un ve askeri deha ve filozof Melissos’un barındığı adaymış.
SAKIZ’DAN DAHA PAHALI
Samos’un bizde bıraktığı ilk izlenim daha butik bir ada oluşu… Daha kaliteli restoranları var. Midilli ve Sakız Adalarından da bir tık daha pahalı…Burada da havalimanı var. Her gün uçaklar tepemizden havalanıyor.
Liman, Sakız Limanı kadar büyük olmasa da bir şekilde yer bulunuyor. Limanın hemen yanında demir atılıp alargada kalınacak korunaklı bir koy var. Biz de denize bu koyda girdik. Bir-iki gün kalınacaksa limana o kadar para vermeye gerek yok. Su tanklarınız doluysa ve elektrik ihtiyacınız yoksa bu koyda alargada kalınabilir. Botunuzla hatta yüzerek bile karaya çıkabilirsiniz. Zaten pek çok tekne bunu yapıyor. Üstelik Kostas’a kesilmiyorJ
Bu uyanık Kostas'ın bir de çamaşır makinesi var ki sormayın! Çamaşırhanede hem çamaşır hem de kurutma makinesi mevcut. Makine jetonlu ve sadece 0,5 €-1€-2€ atabiliyorsunuz.
0,5€=5 dk, 1€=10 dk, 2€=20 dk olarak ayarlanmış.
Beş Euro bozdurup kirli çamaşırlarla Kostas’ın çamaşırhanesine gittik. 30 dakikalık program için 3 Euro attık. 30 dakika sonunda makine durdu, ancak kapak açılmıyor. Para atarak aldığın süre ile makinenin kendi yıkama süresi uyumsuz. Makine kendi süresini tamamlamadan kapağı açamıyorsunuz. Makinenin kapağının açılması için yeniden para atmak gerekiyor. Uzun lafın kısası bol bozuk para ile gidin ve 10€ u gözden çıkarın.
Yine bir dip not; Çamaşırhane dediğime bakmayın; wc ve duşların hepsi aynı odanın içinde ve kadın-erkek ayrımı yok. Duş alanları duş perdeleri ile ayrılmış. Duştan çıkınca çamaşır makinesinin önünde giyiniyorsunuz. Yani siz duştayken veya giyinirken başka biri içeri girebilir. Nitekim biz çamaşır yıkamaya gittiğimizde adamın biri duştan çıkmış, anadan üryan kurulanıyorduJ
Şimdi biraz da Samos’u gezelim…
Dediğim gibi Samos'ta çok şık ve gerçekten servis alabileceğiniz güzel restoranlar var. Samos'ta porselen tabaklarda, beyaz masa örtüsü üzerinde yemek yiyebilirsiniz.
Benim en beğendiğim restoranlar şunlar;
TAVERNA MARİTSA
Balık ve deniz ürünleri için mutlaka Taverna Maritsa'ya gidin. Bugüne kadar yediğimiz en güzel ahtapotu orada yedik. Tam kıvamında pişirilmişti. Hamur gibi değildi. Balıklar tazecik ve çok güzel pişiriyorlar. Rezervasyon yaptırmayı unutmayın ter bulmak sorun.
Çok şık bir Akdeniz restoranı. Sahilde yürürken gözünüze ilişir zaten. Şarap menüleri, makarna ve risotto çeşitleri ve et yemekleri ile muhteşem. Fiyatları biraz pahalı ama bir gece kendinizi şımartmak isterseniz güzel bir seçim. Rezervasyon yapmayı unutmayın.
KRİTAMOS
Sokak arasında keyifli bir Akdeniz restoranı. Çok güzel Sangria yapıyorlar. Pizzadan deniz ürünlerine kadar her şey var.
YAMAS TAVERNA
Samos Adasında da elbette Sirtaki yapıp tabak kıracağınız restoranlar var. Bunların içinde en meşhuru ve popüler olanı Yamas Taverna. Haftanın neredeyse üç günü canlı müzik yapılıyor. Buralara genelde Türk turisler akın ediyor. Aralarında gerçek grek dansı yapan bir kaç Yunanlı da olmuyor değil. Solistleri Türk bir kız zaten. Türkçe şarkılar revaçta. Solistin sesi ve yorumu çok güzel gerçekten. Menüsü konusunda bir şey diyemem çünkü biz hep bedava dinledik:) Taverna bizim teknenin tam karşısındaydı!!!
YİNE ARAÇ YOK
Tabii önce bir araç kiralayacağız. Samos’ta bir günlük araç kiralamanız yeterli bence. Burada da Sakız gibi araç bulmak zor, hem de daha pahalı. 90 Euro’dan aşağı araç yok. Zar zor bir Suzuki cip kiralayıp Murat Kaptan’ın kabusu olan müthiş Samos rotamla düştük yine dağ yollarına.
İlk
gideceğimiz yer Ada’nın başkenti Vathy…
İDO SAMOS’TA
Vathy şehir merkezinde oldukça büyük bir port var. Kuşadası’ndan gelen feribotlar da buraya yanaşıyor. Mağazalar, kafeler, restoranlar yan yana dizilmiş. İçerlere doğru girdiğimizde daracık sokaklar, iş yerleri, mağazalar vs..
Aracımızı
koyacak otoparkı bulduktan sonra şehri turlamaya başladık. Dikkatimizi çeken
portta iskeleye bağlı iki tane İDO Deniz otobüsü olması. Burada ‘İDO’nun ne işi
var?’ derken Ekrem İmamoğlu’nun iki deniz otobüsünü Aydın’a gönderdiğini,
Kuşadası- Samos seferi yaptığını öğrendik.
Vathy ikimize de sıkıcı geldiği için burada fazla vakit kaybetmeden sahil kasabası Kokkari’ye gitmek için yola çıktık. Bence Vathy vakit kaybı.
KOKKARİ
Okyanus tadında denizi olan şirin bir kasaba. Güzel bir beach’i ve restoranları var. Dalgaların köpükleri bütün sahili kaplamış. Hava çok rüzgarlı olduğu için deniz çok dalgalıydı. Bu yüzden denize giremedik ama denizin keyfini, çektiğimiz resimlerle çıkardık.
Üçüncü durağımız, Manolates…
MANOLATES
Orman yolundan dağın tepesine çıkıyoruz. Gidiş dönüş dar, dik bir yol. Hani Z kuşağı diyor ya “Kötü bir yoldayım ama yol nassı güzel” … Bizimki de o hesap…
Birinci vitesle
virajı ancak alabiliyoruz.
Ha geldik ha
geliyoruz derken dağın tepesinde bulduk kendimizi…
Nefis bir
manzara küçük bir dağ köyü…
Şimdi de yemek yiyeceğimiz Lukas’ı arıyoruz. Sağa bak sola bak derken üzerinde Lukas
yazan ok işaretini bulduk. Uzun bir merdiveni gösteriyor. Çıkınca Lukas’ı
bulacağımız ümidi ile merdivenin sonuna çıktık. Hava 40 derece. Ama görünürde
Lukas filan yok. Tabela da yok. Murat Kaptan başladı mızmızlanmaya… O dönelim
diyor ben de ‘’şu köşeyi dönünce oradadır’’ deyip oyalıyorum. Köşeyi döndük
Lukas yine yok. Ben önden önden gidiyorum o da söylene söylene peşimden
geliyor…J
Sonunda
Lukas’ı bulduk… Burası köyün en tepesinde, muhteşem bir manzaraya sahip
geleneksel bir Yunan Restoranı. Bana göre her şey mükemmel ama Murat Kaptan
yemekleri beğenmedi.
O aç kalktı
bense koca bir horozu tek başına yedim!
Yunan adaları izlenimlerimi sizlere aktarmaya çalıştım. Özetle şunu söyleyebilirim. Adaların hepsinin ortak özelliği, tarihe sahip çıkmış olmaları. Üç adada da şehir içinde sokaklarda asfalt yok. Yüzlerce yıllık parke taşlarının araları doldurularak yol yapılmış. Tarihi mimari bozulmamış, korunmuş. Yıkalım yenisini yapalım dememişler, tarihin izlerini günümüze taşımışlar.
Abartısız,
sade ama şık bir havası var her yerin…
Güven içinde
dolaşıyorsunuz.
Esnafın sizi kazıklamayacağını
bilmek bile buraya gelmek için bir sebep…
‘’Burada ne var?’’ derseniz HUZUR
var.
Detaylı videolar ve fotoğraflar için instagram @delimavirotalar
Yorumlar
Yorum Gönder